Kırklareli'nin eski ismi Kırk Kilise, Yunanca'da Saranta Eklesies, Bulgarca'da Lozengrad idi.
Tarih öncesi çağlardan beri iskâna tabi tutulmuş önemli illerimizdendir. Buzul çağı sonlarında uzunca bir süre sular altında kaldığı anlaşılan Kırklareli ve civarında insana dair ilk maddî belgeler Neolitik dönem özelliklerini vermektedir. Neolitik çağdan itibaren (M.Ö. 6000) Kalkolitik, Tunç ve Demir çağlarında yoğun olarak insanların yaşadığı, ele geçen belgelerden anlaşılmaktadır.
Bölgede ilk zamanlar siyasi birlik kuramamış yerli Trak toplumları, daha sonraki dönemlerde birbirinden bağımsız feodal beylikler veya şehir devletleri halinde varlıklarını sürdürmüşler; ancak kuzeyden İskit akınları, güneyden ise eski Yunan kültürel tazyiki hiçbir zaman eksilmemiştir. Bunların yanında, M.Ö. 513 yılında çok daha uzaklardan gelen Pers Kralı Darius dahi bölgeyi bir süre hükümranlığı altında tutabilmiştir. M.Ö. 4. yy’da parçalanan Odrys devletinden sonra Makedonya Kralı II. Filip Kırklareli de dahil tüm Trakya’yı istila etmiştir. Daha sonra bölgede Keltler, onun akabinde de Roma egemenliği dikkat çekmektedir. M.S. 4. yy’da Ostrogotlar Trakya’yı istila etmiş, bu istila sırasında Kırklareli de önemli oranda tahribe maruz kalmıştır. Trakya M.S. 441-447 yıllarında bu kez Hunlar’ın istilasına uğramıştır. Bu istila sırasında Philipopolis (Filibe) ve Arkadiopolis (Lüleburgaz) başta olmak üzere, 70 şehir ve kasabanın tahribe uğradığı bilinmektedir.
Kırklareli Bizans dönemindeki tarihi boyunca da Balkanlardan inen tehlikelerin devamlı tehdidi altında kalmıştır. İmparator I. Justinianus (527-565) mevcut surları tekrar onartmış, Vize ve Kıyıköy surlarını ise inşa ettirme gereğini duymuştur. Bölge, daha sonra sırayla Avar akınları, Peçenekler ve Haçlı istilalarına maruz kalmıştır.
Kırklareli, Sultan 1. Murat Hüdavendigar zamanında 1362 yılında Demirtaş Paşa tarafından Bizanslılar’dan alınarak ilk defa Osmanlı yönetimine dâhil edilmiştir. Bu tarihten itibaren uzunca bir barış süreci yaşayan Kırklareli, hem Balkan Savaşı hem de I. Dünya Savaşı sırasında Bulgar ve Yunan işgaline maruz kalarak büyük eziyet ve sıkıntılar yaşamış ve 10 Kasım 1922’de nihai özgürlüğüne kavuşmuştur.